Allah zikri hangi mertebe ?

Akilli

New member
Allah Zikri Hangi Mertebe? Bir Yolculuğun Hikâyesi

Zihnimde, eski bir kasabada geçen bir hikâye beliriyor. Gözlerim, kasabanın dar sokaklarında yürürken, zamanın nasıl geçtiğini bilemedim. Hikâyenin başlangıcı bir sabah, sabah namazı için kalkmış olan Ali’nin evinde başladı. Ali, her sabah olduğu gibi elini yıkayıp namaza durmadan önce Allah zikriyle gününe başlamayı alışkanlık haline getirmişti. Ancak o sabah, kalbinde bir huzursuzluk vardı; bir şey eksikti, bir şey arıyordu. İşte bu hikaye, tam o anda başladı ve hepimizin içindeki o arayışı bir şekilde yansıttı.

Ali’nin Arayışı: Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı

Ali, kasabanın gençlerinden biriydi. Hep çözüm odaklıydı, sorunlara pratik çözümler getiren bir yapısı vardı. Bu yüzden Allah zikrinin ne olduğunu merak ettiğinde, bir an önce bulmak istiyordu. Her şeyin bir yöntemi olduğunu düşünüyordu; tek yapması gereken doğru bir yol bulmaktı. Hızla, aklında sadece şu düşünce vardı: "Zikir, kalbin temizlenmesi için bir araçtır. Bunu anlamalı ve yapmalıyım."

Ali, sabahları Allah zikrini yaparken huzur buluyordu, ama içindeki o eksiklik hissi bir türlü gitmiyordu. Zikirleri daha hızlı yapmayı, daha çok sayıda kelime zikretmeyi denedi. Ancak bir şeyler eksikti, işte o an tam da bu düşüncelerle kasabanın yaşlı alimlerinden birini ziyaret etmeye karar verdi. Ali, öğretmenini buldu ve sorusunu sormak için yanına gitti: “Efendim, Allah zikri ne demek, gerçekten doğru mertebeye ulaşmak için ne yapmalıyım?”

Yaşlı alim, Ali’nin sorusuna gülümseyerek cevap verdi: “Evladım, zikir kelimelerle yapılır ama esas olan kalp ile yapmaktır. Zikir, dilin hareketinden çok, kalbin harekete geçmesidir. Zihninizi susturduğunuzda, aslında kalbinizle konuşmuş olursunuz.”

Ali, çözüm arayışı içinde olan biri olarak bu cevaba pek de ikna olmamıştı. Bu öğüt onu rahatsız etti. "Kalp mi? O zaman zihnim ne olacak? Kafamda sürekli bir şeyler dönüyor, ne demek kalp?" dedi ve yaşlı alimden ayrıldı. "Bu, bir çözüm değil!" diye düşündü.

Zeynep’in Öğretisi: Kadınların Empatik ve İlişkisel Yaklaşımı

Ali’nin yaşadığı bu belirsizlik ve kafa karışıklığı, kasabanın başka bir köyünden gelen Zeynep’in gözlerinden kaçmadı. Zeynep, Ali’nin yaşadığı eksikliği fark etmişti. Zeynep, duygusal zekasıyla tanınan biri olarak, bir sorunu çözmek için önce o sorunun duygusal yönüne inmek gerektiğine inanıyordu. Zeynep, bir gün kasaba meydanında Ali’yi gördüğünde, ona yaklaşıp nazikçe sordu: “Ali, sana bir şey sormama izin verir misin?”

Ali, biraz şaşkın bir şekilde Zeynep’e döndü ve “Tabii, nedir?” dedi.

Zeynep, sakin bir sesle yanıtladı: “Zikri hızla yapmayı denediğini duydum. Ama biliyor musun, zikir aslında bir ilişki kurmaktır. Allah’la derin bir bağ kurma şeklidir. O bağın sıcaklığını hissetmek için sadece kelimeler yeterli değil. İnsanın kalbiyle, ruhuyla o kelimelere dokunması gerekir.”

Ali, Zeynep’in sözleri üzerine bir an duraksadı. "Zikir de bir ilişki mi kurmak?" diye düşündü. Zeynep’in yaklaşımındaki derinlik onu etkiledi, ancak kafasında hâlâ çözüm arayışı vardı.

Zeynep’in söyledikleri, zihnindeki çözüm odaklı düşüncelerle çatışıyordu. Ali’nin gözlerinde, kalbinin derinliklerine inmeyi hala zor bulan bir insanın tereddütleri vardı. Ama bir şey de fark etmişti; Zeynep'in sözlerinde bir huzur vardı. Bir "başka bir mertebe"nin işareti gibiydi.

Birleşen Yollar: Zihnin ve Kalbin Dengeyi Bulduğu An

Bir akşam, Zeynep ve Ali, kasabanın büyük bir meydanında yürürken tekrar karşılaştılar. Zeynep, Ali’ye şöyle dedi: “Ali, zihninle her şeyi çözmeye çalışıyorsun, ama kalbinle de bir şeyleri hissetmen gerek. Bazen düşüncelerini susturmak, o düşüncelerin seni nasıl etkilediğini görmekten daha önemli olabilir.”

Ali, Zeynep’in söylediklerini düşündü ve o an içinde bir şeyler kıpırdamaya başladı. Belki de zikir, sadece bir ritüel değil, bir iç yolculuktu. Kendisini sadece bir çözüm arayışında görmek yerine, kalbinde var olan huzuru bulmak için bu süreci de bir keşif olarak kabul etmeliydi.

Bir süre sonra, Ali Allah zikrini yapmaya başladığında, zihnindeki düşünceler yavaşça sustu. Zihinsel odaklanmanın ötesinde, Allah’ın ismiyle kalbinde bir bağ kurmaya çalıştı. Yavaşça, içindeki eksiklik hissinin kaybolmaya başladığını fark etti. Zikir, dilin hareketlerinden çok kalbin harekete geçmesiydi, işte o an bunu tam olarak anlamıştı.

Sonuç: Zikir Bir Mertebedir, Ama Herkesin Yolculuğu Farklıdır

Zeynep ve Ali’nin yolları sonunda birleştiğinde, her biri kendi bakış açısını anlayarak bir başka mertebeye yükseldi. Zikir, aslında yalnızca bir kelime ya da bir sayı değil, içsel bir yolculuktu. Bir çözüm arayışı ve bir ilişki kurma süreciydi. Ali için bu, kalbinin sesini dinlemek ve zihnini susturmak anlamına geliyordu. Zeynep için ise, zihni ve kalbi dengelemekti.

Her birimiz, Allah zikri konusunda kendi yolumuzu buluruz. Bazı insanlar için bu, bir çözüm ve odaklanma meselesidir. Bazı insanlar için ise bir bağ kurma ve derinleşme sürecidir. Hepimizin bu yolculuktan farklı dersler çıkaracağı kesin. Zikri hızla yapmak ya da kalpten yapmak… Her biri, farklı bir mertebeye ulaşmanın bir yoludur. Peki siz hangi mertebedesiniz?