Hirsli
New member
“Çizgi Yazısı”: Bir Hatıranın Satırlara Dönüştüğü Hikâye
Selam dostlar,
Bugün sizlerle kelimelerden daha fazlasını, çizgilerle yazılmış bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Hani bazen insanın içi doludur da, kelimeler yetmez ya... o zaman kalem bir kelime değil, bir çizgi çizer. Kimi zaman titrek, kimi zaman güçlü ama hep içten. İşte o yazıya, eskiler “çizgi yazısı” derdi — sadece yazılanı değil, hissedileni anlatan yazıya.
Bu hikâye, hem “çizgi yazısı”nın ne demek olduğunu hem de bazen kelimelerden çok çizgilerin anlattığı duyguları hatırlatan bir dostluk hikâyesi.
---
Bir Defterin Kapağı: Unutulmuş Bir Yazının Başlangıcı
Bir sonbahar akşamıydı. İstanbul’un gri ışıkları pencereden içeri süzülürken, Defne eski kitaplarının arasından sararmış bir defter buldu. Üzerinde yalnızca tek bir cümle yazıyordu:
> “Bu defterde kelimeler değil, çizgiler konuşacak.”
Defne, çocukluğunda resim yapmayı severdi. Ama büyüdükçe kelimelere sığınmıştı. O defteri yazmaya başladığında 17 yaşındaydı, şimdi 34’tü. Sayfaları açtığında gördü ki, o defter kelimelerle değil, çizgi yazılarıyla doluydu — çizilmiş harfler, yarım kalmış şekiller, notalar, bazen de birinin parmak izine benzeyen dağınık mürekkep izleri.
Bir sayfada bir cümle dikkatini çekti:
> “Eğer çizgiler konuşsaydı, kalbimin sesini sen duyardın.”
O an, yıllardır görmediği bir yüzü hatırladı: Emir.
---
İki Zıt Dünya: Mantığın ve Kalbin Dostluğu
Defne ve Emir lisede tanışmışlardı. Emir matematik olimpiyatlarına katılan, stratejik düşünen, çözüm odaklı bir öğrenciydi. Her problemi adım adım çözerdi; her şeyin bir formülü olduğuna inanırdı.
Defne ise sanata meraklı, insan hikâyelerine duyarlı, kelimelerin ardındaki duyguyu okumayı seven biriydi.
Birbirlerinden çok farklıydılar ama aynı sırayı paylaştıklarında dünya dengelenirdi. Emir ona denklemler anlatırken, Defne de çizgilerle duyguları anlatırdı. Emir bir problemi çözmeye çalışırken, Defne o problemi bir resim gibi çizerdi.
Bir gün Defne sordu:
— “Sence çizgiler ne işe yarar?”
Emir omuz silkti. “Belirsizliği azaltır. Doğrunun nerede olduğunu gösterir.”
Defne gülümsedi. “Benim için çizgiler, sınır değil... duygunun izi.”
O gün anladılar ki aynı kelime, iki insanın zihninde iki ayrı evrende yaşıyordu.
---
Zamanla Solan Dostluk: Araya Giren Sessizlik
Mezun oldular, yolları ayrıldı. Emir mühendislik okumak için Almanya’ya gitti; Defne ise güzel sanatlarda kaldı.
Yıllar geçtikçe mesajlar seyrekleşti. Bir gün Defne, Emir’e kendi yaptığı bir çizgi gönderdi — birbirine yaklaşan ama tam birleşemeyen iki daire.
Altına sadece şu cümleyi yazdı:
> “Bazen dostluk da iki paralel doğru gibidir, hiç kesişmez ama birbirini taşır.”
Cevap gelmedi.
Haftalar, aylar geçti. Sonra Emir’den tek bir mail geldi:
> “Kesişememek bazen mesafeyi korumaktır. Ama çizgini saklayacağım.”
Defne o maili defterine çizdi — harflerle değil, mürekkep çizgileriyle. O gün yazdığı ilk çizgi yazısı buydu.
---
Çizgi Yazısının Anlamı: Harften Öte Bir Dil
“Çizgi yazısı” deyince çoğu insanın aklına ilkokulda öğrendiğimiz bitişik el yazısı gelir. Evet, tarihsel olarak çizgi yazısı, harflerin kesintisiz bir akışla birbirine bağlandığı yazı türüdür.
Ama bu deyim, sadece bir yazı biçimi değil, bir anlatım biçimidir de.
Psikoloji literatüründe, çizgi yazısı bir kişinin duygusal sürekliliğini ve iç ritmini gösterir.
– Harfler keskinse, kişi mantıksal düşünür.
– Harfler yumuşaksa, kişi empatik ve sezgiseldir.
– Harfler dalgalıysa, kişi çatışmalarını yazıya döküyordur.
Defne’nin çizgi yazısı buydu işte: kelimeler değil, dalgalı çizgilerle konuşan bir iç dünya. Emir’in yazıları ise milimetrik, kusursuz ve duygusuzdu — tıpkı mühendis bir beynin dakik planı gibi.
Ama bir gün, her şey değişti.
---
Yeniden Karşılaşma: Çizgilerin Buluştuğu Nokta
Yıllar sonra, Defne bir sergi açtı: “Çizgi Yazısı – Kalpten Kaleme”.
Duvarlarda kelimesiz defter sayfaları asılıydı. Her biri bir duygunun izi gibiydi: özlem, kırgınlık, affetme…
Sergi akşamı, kalabalığın arasında bir siluet belirdi. Emir’di.
Sessizce yaklaştı, Defne’nin yıllar önce çizdiği o iki paralel daireye baktı.
Yanına geldi ve sadece şunu söyledi:
> “Bu sefer kesişelim mi?”
Defne gülümsedi, elindeki kalemi uzattı.
“Artık harflerle değil, çizgilerle konuşalım.” dedi.
Birlikte beyaz bir sayfa açtılar. Emir düz bir çizgi çekti — net, belirgin.
Defne o çizginin etrafına kıvrımlar ekledi, duygularını çizdi.
Birlikte yazdıkları o sayfa, ne tamamen düz, ne tamamen kıvrımlıydı.
Ama tam anlamıyla ortak bir çizgi yazısıydı.
---
Çizgi Yazısının Kalbinde: Dengeyi Bulmak
Erkeklerin stratejik, çözüm odaklı tarafı ile kadınların empatik, duygusal yönü birleştiğinde insan hikâyeleri tamamlanır.
Emir’in düz çizgileri Defne’nin kıvrımlarında anlam buldu; Defne’nin duygusu Emir’in yapısında yön kazandı.
“Çizgi yazısı” bu yüzden sadece bir yazı stili değil, iki dünyanın buluşmasıdır:
– Aklın doğruluğu ile kalbin kıvrımı.
– Mantığın netliği ile duygunun sıcaklığı.
– Sessizliğin içinde konuşabilen çizgiler.
Bir yazı değil, bir duygunun izi.
---
Forumdaşlara Soru: Sizin Çizgi Yazınız Ne Söylerdi?
Dostlar, şimdi size sormak istiyorum:
– Siz hiç kelimeler yetmeyince bir çizgi çizdiniz mi?
– Kaleminiz bir gün sizin yerinize konuşsaydı, hangi duyguyu anlatırdı?
– Sizin çizgi yazınız düz mü olurdu, yoksa dalgalı mı?
– Birine söyleyemediğiniz bir şey varsa, onu bir çizgiyle anlatmak ister miydiniz?
Belki de hepimizin içinde yazılmamış bir çizgi yazısı var.
Kelimelerin sığmadığı, duyguların taşarak aktığı bir yer.
Ve belki de en güzel hikâyeler, o çizgilerde saklı.
Çünkü bazen bir çizgi, bin kelimeden fazlasını söyler.
Selam dostlar,
Bugün sizlerle kelimelerden daha fazlasını, çizgilerle yazılmış bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Hani bazen insanın içi doludur da, kelimeler yetmez ya... o zaman kalem bir kelime değil, bir çizgi çizer. Kimi zaman titrek, kimi zaman güçlü ama hep içten. İşte o yazıya, eskiler “çizgi yazısı” derdi — sadece yazılanı değil, hissedileni anlatan yazıya.
Bu hikâye, hem “çizgi yazısı”nın ne demek olduğunu hem de bazen kelimelerden çok çizgilerin anlattığı duyguları hatırlatan bir dostluk hikâyesi.
---
Bir Defterin Kapağı: Unutulmuş Bir Yazının Başlangıcı
Bir sonbahar akşamıydı. İstanbul’un gri ışıkları pencereden içeri süzülürken, Defne eski kitaplarının arasından sararmış bir defter buldu. Üzerinde yalnızca tek bir cümle yazıyordu:
> “Bu defterde kelimeler değil, çizgiler konuşacak.”
Defne, çocukluğunda resim yapmayı severdi. Ama büyüdükçe kelimelere sığınmıştı. O defteri yazmaya başladığında 17 yaşındaydı, şimdi 34’tü. Sayfaları açtığında gördü ki, o defter kelimelerle değil, çizgi yazılarıyla doluydu — çizilmiş harfler, yarım kalmış şekiller, notalar, bazen de birinin parmak izine benzeyen dağınık mürekkep izleri.
Bir sayfada bir cümle dikkatini çekti:
> “Eğer çizgiler konuşsaydı, kalbimin sesini sen duyardın.”
O an, yıllardır görmediği bir yüzü hatırladı: Emir.
---
İki Zıt Dünya: Mantığın ve Kalbin Dostluğu
Defne ve Emir lisede tanışmışlardı. Emir matematik olimpiyatlarına katılan, stratejik düşünen, çözüm odaklı bir öğrenciydi. Her problemi adım adım çözerdi; her şeyin bir formülü olduğuna inanırdı.
Defne ise sanata meraklı, insan hikâyelerine duyarlı, kelimelerin ardındaki duyguyu okumayı seven biriydi.
Birbirlerinden çok farklıydılar ama aynı sırayı paylaştıklarında dünya dengelenirdi. Emir ona denklemler anlatırken, Defne de çizgilerle duyguları anlatırdı. Emir bir problemi çözmeye çalışırken, Defne o problemi bir resim gibi çizerdi.
Bir gün Defne sordu:
— “Sence çizgiler ne işe yarar?”
Emir omuz silkti. “Belirsizliği azaltır. Doğrunun nerede olduğunu gösterir.”
Defne gülümsedi. “Benim için çizgiler, sınır değil... duygunun izi.”
O gün anladılar ki aynı kelime, iki insanın zihninde iki ayrı evrende yaşıyordu.
---
Zamanla Solan Dostluk: Araya Giren Sessizlik
Mezun oldular, yolları ayrıldı. Emir mühendislik okumak için Almanya’ya gitti; Defne ise güzel sanatlarda kaldı.
Yıllar geçtikçe mesajlar seyrekleşti. Bir gün Defne, Emir’e kendi yaptığı bir çizgi gönderdi — birbirine yaklaşan ama tam birleşemeyen iki daire.
Altına sadece şu cümleyi yazdı:
> “Bazen dostluk da iki paralel doğru gibidir, hiç kesişmez ama birbirini taşır.”
Cevap gelmedi.
Haftalar, aylar geçti. Sonra Emir’den tek bir mail geldi:
> “Kesişememek bazen mesafeyi korumaktır. Ama çizgini saklayacağım.”
Defne o maili defterine çizdi — harflerle değil, mürekkep çizgileriyle. O gün yazdığı ilk çizgi yazısı buydu.
---
Çizgi Yazısının Anlamı: Harften Öte Bir Dil
“Çizgi yazısı” deyince çoğu insanın aklına ilkokulda öğrendiğimiz bitişik el yazısı gelir. Evet, tarihsel olarak çizgi yazısı, harflerin kesintisiz bir akışla birbirine bağlandığı yazı türüdür.
Ama bu deyim, sadece bir yazı biçimi değil, bir anlatım biçimidir de.
Psikoloji literatüründe, çizgi yazısı bir kişinin duygusal sürekliliğini ve iç ritmini gösterir.
– Harfler keskinse, kişi mantıksal düşünür.
– Harfler yumuşaksa, kişi empatik ve sezgiseldir.
– Harfler dalgalıysa, kişi çatışmalarını yazıya döküyordur.
Defne’nin çizgi yazısı buydu işte: kelimeler değil, dalgalı çizgilerle konuşan bir iç dünya. Emir’in yazıları ise milimetrik, kusursuz ve duygusuzdu — tıpkı mühendis bir beynin dakik planı gibi.
Ama bir gün, her şey değişti.
---
Yeniden Karşılaşma: Çizgilerin Buluştuğu Nokta
Yıllar sonra, Defne bir sergi açtı: “Çizgi Yazısı – Kalpten Kaleme”.
Duvarlarda kelimesiz defter sayfaları asılıydı. Her biri bir duygunun izi gibiydi: özlem, kırgınlık, affetme…
Sergi akşamı, kalabalığın arasında bir siluet belirdi. Emir’di.
Sessizce yaklaştı, Defne’nin yıllar önce çizdiği o iki paralel daireye baktı.
Yanına geldi ve sadece şunu söyledi:
> “Bu sefer kesişelim mi?”
Defne gülümsedi, elindeki kalemi uzattı.
“Artık harflerle değil, çizgilerle konuşalım.” dedi.
Birlikte beyaz bir sayfa açtılar. Emir düz bir çizgi çekti — net, belirgin.
Defne o çizginin etrafına kıvrımlar ekledi, duygularını çizdi.
Birlikte yazdıkları o sayfa, ne tamamen düz, ne tamamen kıvrımlıydı.
Ama tam anlamıyla ortak bir çizgi yazısıydı.
---
Çizgi Yazısının Kalbinde: Dengeyi Bulmak
Erkeklerin stratejik, çözüm odaklı tarafı ile kadınların empatik, duygusal yönü birleştiğinde insan hikâyeleri tamamlanır.
Emir’in düz çizgileri Defne’nin kıvrımlarında anlam buldu; Defne’nin duygusu Emir’in yapısında yön kazandı.
“Çizgi yazısı” bu yüzden sadece bir yazı stili değil, iki dünyanın buluşmasıdır:
– Aklın doğruluğu ile kalbin kıvrımı.
– Mantığın netliği ile duygunun sıcaklığı.
– Sessizliğin içinde konuşabilen çizgiler.
Bir yazı değil, bir duygunun izi.
---
Forumdaşlara Soru: Sizin Çizgi Yazınız Ne Söylerdi?
Dostlar, şimdi size sormak istiyorum:
– Siz hiç kelimeler yetmeyince bir çizgi çizdiniz mi?
– Kaleminiz bir gün sizin yerinize konuşsaydı, hangi duyguyu anlatırdı?
– Sizin çizgi yazınız düz mü olurdu, yoksa dalgalı mı?
– Birine söyleyemediğiniz bir şey varsa, onu bir çizgiyle anlatmak ister miydiniz?
Belki de hepimizin içinde yazılmamış bir çizgi yazısı var.
Kelimelerin sığmadığı, duyguların taşarak aktığı bir yer.
Ve belki de en güzel hikâyeler, o çizgilerde saklı.
Çünkü bazen bir çizgi, bin kelimeden fazlasını söyler.